V. Abant toplantısı'nın değerlendirmesi Gazeteciler Yazarlar Vakfı ile daha başka birkaç vakfın işbirliği ederek birkaç yıldır tertip ettikleri Abant toplantıları farklı kesimlerden farklı sesler getirdi. Söylenen ve yapılanları yok sayarak, satırların arasından anlam çıkararak, oralarda bulamazlarsa "hava bulutlanıyor demek ördek Hasan demektir" mantığını kullanarak toplantının amacı ve alınan kararlar hakkında olumsuz yorumlar yapıldığı gibi olup biteni tarafsız olarak değerlendirenler de oldu. Daha önce de söylediğim gibi bu toplantının temel amacı, "Türkiye'de yaşayan, farklı kesimlere mensup ilim, fikir ve sanat adamlarının önemli bir kısmını bir araya getirmek, ülkenin ve dünyanın önemli meseleleri üzerinde konuşmalarını, tartışmalarını, yorumlar ve teklifler oluşturmalarını, bu arada birbirlerini daha yakından tanıyıp anlamalarını" sağlamaktır. Bu sene tartışılan konu küreselleşmedir; bu olgu, sosyal, ekonomik, siyasî, kültürel ve hukukî yönlerden ele alınmış; ne olup ne olmadığını, amacını, etkilerini ve ülkemize düşen vazifeyi açıklığa kavuşturmak üzere çaba gösterilmiştir.. 5 değerli bilim adamımızın21 hazırladıkları tebliğler, konunun bir düzen ve disiplin içinde ele alınıp tartışılmasına yardımcı olmuştur. "Küreselleşme ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel anlamda bazı ortak değerlerin yerel ve ulusal sınırları aşarak dünya çapında yayılmasını ifade etmektedir..." "Kimi taraftarlarına göre insan haklarını, liberal demokrasiyi ve piyasa ekonomisini garanti altına alan... Bir süreç ve insanlığın mutlak hayrına olan bir gelişmedir. Kimi sert muhaliflerine göre ise uluslararası sermayenin, yerküreyi daha bir genişliğine ve derinliğine fethetme gayretinin süslü bir kamuflajı ve bir başka türden neo-koloniyalizmdir." Şu ana kadar olup bitene bakıldığında küreselleşmenin, bütün insanlığın hayrına olmadığı, zengin, kalkınmış, üreten ve satan ülkelerin lehine ve halkı dünya nüfusunun büyük çoğunluğunu teşkil eden öteki ülkelerin de aleyhine işlediği rahatça söylenebilir. Küreselleşme yeni dünya düzeni denilen kapitalizmin kaçınılmaz sonucudur. Kapitalizme özgecilik, merhamet, adalet, çevreyi koruma, adil paylaşım gibi ahlaki erdemler aşılanırsa ve böylece daha insanî bir "kapitalizm" ortaya çıkarsa o zaman belki küreselleşme de daha ziyade "maddi mânada" insanlığın hayrına olabilir. İslam dünyaya, kasabın etlik hayvana baktığı gibi bakmaz. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) mesajı belli bir bölgeye, çağa, ırka, kültüre mahsus olmayıp geneldir, küreseldir, evrenseldir. O, dini tebliğ etmeye başladığı andan itibaren bütün dünya insanları onun ümmeti olmuştur; İslam'ı kabul edenler "icabet ümmeti", ya işitmediği veya ikna olamadığı için henüz kabul etmeyenler ise "davet ümmeti"dir. Müslümanlar yeryüzünde iktidarı ele geçirdikleri zaman onlar için önemli olan insanların ellerindeki maddi değerleri alıp onlara "müslümanlar olarak" sahip olmak, başkalarına mümkün olduğu kadar azını bırakmak değildir. İslam hakimiyetinin amacı mümkün ise bütün dünyada hak ve hürriyeti hayata geçirmek, bütün insanların bunlardan yararlanmasını sağlamak, zulmün kökünü kazımaktır. Allah dünyada refahı, rızkı, serveti imana bağlamış değildir; inansın inanmasın gereğini yapan herkes bunlara sahip olur. İnansın inanmasın hiçbir kimse aç ve açık kalamaz; birilerinde ihtiyaç fazlası bulunduğu sürece muhtaç olanların onda hakkı vardır ve İslam hakimiyeti bu hakkı sahibine ulaştırmakla yükümlüdür. İslam hakimiyeti bilimi ve teknolojiyi bu yüce amaçlara ulaşabilmek için kullanır. Başkaları daha üstün, daha güçlü olduklarında küresel adalet ve hürriyete zarar verir korkusu yüzünden de en güçlü olmayı vazife bilir. Şu halde bugün insanlığın selameti, İslam ahlâkının ve insanî amaçlarının küreselleştirileceği bir dünya düzenine bağlıdır.
21 Mehmet Aydın, Mustafa Erdoğan, Mehmet Altan, A. Yaşar Sarıbay ve S. Hayri Bolay.
Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.
|