Dini çoğulculuk Bütün dinler halihazırdaki durumlarıyla, yani siz yaşanan dinleri yok sayıp, kafanızda bir din icat edip, "onun aslı şöyledir" diye yorumlayıp, onları tecrit edemezsiniz. Bu, tamamen hayalidir. Halihazırda din var, bunların mensupları var. Bunların akideleri, haram-helal telakkileri ve buna dayalı olarak oluşmuş dünya görüşleri var. Siz filozofça düşünüp tamamen hayali olarak çıkıp, hatta kendi egzistansiyel durumunuzu bile aşıp konuşuyorsunuz. Böyle konuşmak kolaydır da, fakat kendi yaşantınıza indiğiniz zaman bunu söyleyemezsiniz. Burada bir gerçeklik var. O gerçeklik şudur: Dini çoğulculuk konusunu konuşuyorsanız, yalnızca İslam değil hemen bütün dinler, kendi temel inançlarının hak olduğunu ve buna zıt olan inançların da batıl olduğunu ifade ederler. Ve doğru olan da budur. İslam açısından da durum budur. Arkadaşın biri "Kaç tane İslam var, İslam dediğiniz hangisi? Bu sözler dogmatizm kokuyor" dedi. Ne koktuğunu bilmem, fakat dinde iman ve akide esastır. Siz ona dogma demekle onun değerini düşüremezsiniz. Bunun bilimle de alakası yoktur. Bilim, ayrı bir kategori, ayrı bir seviye alanıdır. Din ise ayrı bir alandır ve iman/inanç esastır. Ve sadece biz değil, Yahudiler, Hıristiyanlar, Budistler ve diğerleri de böyle inanıyorlar. Onun için siz eğer sosyal çoğulculuk değil ama sosyal çoğunluktan bahsediyorsanız, bu tabii bir şeydir. İşte, bu sosyal çoğunluk vakıasından yola çıkarak, bu sosyal çoğunluğu kamusal alana aktaracaksınız. Ben bu ideolojik nötralizasyonu kasdederek diyorum ki; "Yurttaşlıktan başka kimliğin olmadığı alanda yalnızca İslam değil insan da yoktur." Yine bu kamusal alanın nötürleştirilmesi, kamusal alanı yöneten ya da oluşturanların kendilerine mahsus bir ideolojiyi o kabın içine doldurmamaları anlamına geliyor. O kabın bomboş olması anlamına geliyor. Fakat o kabın, bir sosyal realite olan çokluğun/çoğunluğun oraya yansımasına imkan verme anlamına geliyor. İşte bu imkan verildiği zaman sosyal çoğunluğa dayalı bir uzlaşma, birlikte barış içinde yaşama imkanı oluşur. Başka türlü oluşmaz. Diğerleri sun'idir. Gerçi burada "bu siyasettir, bilimsellik değil" denebilir. Bu konuların bilimselliği de ayrıca tartışılır. Hangi bilimsellik? Ve bu bilimsellik, matematik bilimlerdeki kesinlik derecesinde kesin bilgi veren bir bilimsellik midir? Bu çoğulculuk konusunda onlarca yaklaşım, tanım söz konusudur. Kamusal alanın nötürleştirilmesi konusunda yine çok farklı yaklaşımlar söz konusudur. O halde, burada iki kere iki dört eder gibi bir bilimsellikle de karşı karşıya değiliz. Eğer siyaset ya da siyasî bir yaklaşım içinde konuşuyorsak, o zaman benim söylediklerim de bir yaklaşımdır. Ve bence buna ihtiyacımız var, problemimiz bununla alakalıdır. Çünkü Türkiye'deki kavga, insanların kimliklerinin kamusal alana yansıtılması önündeki anti-demokratik engellemeden kaynaklanıyor. Böyle bir problemle karşı karşıya olduğumuz için ister istemez meseleyi siyasî boyut da aktarmış oluyoruz.18
18 Bu bölüm, 13-15 Temmuz 2001 tarihli VI. Abant toplantısı müzakere'lerinden alınmıştır
Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.
|