HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


Irak konusunda Türkiye'nin yaklaşımı23

Almanya Başbakanın'nın konuşmasını dinledim, o da ısrarla ABD'nin silahlı müdahalesinin meşru olmadığını, barış arama yollarının bitmediğini, 1441 sayılı kararın silahlı müdahaleye imkan ve cevaz vermediğini, silah denetçilerinin vazife başında olduklarını, onların sayılarının artırılmasının ve kitle imha silahları bulunursa onların da imha edilmesinin mümkün olduğunu, Güvenli Konseyi'nin kararının da bundan ibaret bulunduğunu, silahlı müdahalenin hem bölgede barışı sağlama hem de terörü engelleme amaçları bakımından olumsuz sonuçlar doğuracağını açık ve kesin bir dille ifade etti. Böylece ABD'nin müdahale için öne sürdüğü sebeplerin geçersiz olduğu, AB'nin liderliğine oynayan bir devletin başbakanı tarafından da bir daha vurgulanmış oldu.
Türkiye'de halkın kahir ekseriyeti savaşa karşı. Peki iktidar, savaşı ve bu meşru olmayan harekâtta ABD'nin yanında yer almayı istiyor mu? Apaçık beyanlarına göre istemiyor. İstemediğini açıklamakla da kalmıyor, şu ana kadar barış yoluyla krizi aşmak için elinden gelen çabayı sarfediyor. Ama iktidarın durumu, birinin evini yakmak isteyen bir zalim ile yanacak eve bitişik komşunun durumuna benziyor. Haksız olarak evi yakmak isteyene ev sahibinin gücü yetmiyor, komşunun da gücü yetmiyor, uzak başka komşular da bu haksız saldırıya karşı çıkıyorlar, ama caydırıcı güçleri yok; haktan, hukuktan, daha önce aralarında yaptıkları sözleşmelerden hareket ederek yangını engellemeye çalışıyorlar. Yangın çıktığında en büyük ve öncelikli tehlike bitişik komşuya yönelik olduğu için o, bir yandan engellemeye çalışırken diğer yandan bu zorba yangın çıkarırsa hem komşunun daha az zarar görmesi, hem de kendisinin evini koruyabilmesi için tedbirler almak durumunda kalıyor. Esasen zorbanın istediği de evi yakmak değil, aile reisini değiştirip ev yönetimini, kendi istek ve çıkarlarına uygun bir rotaya sokmak.
Ülkemizde savaşa karşı olanlar arasında siyasi muhalefet de var. Bunların karşı oluş sebepleri ile ilgili açıklamalarına ve bu açıklamaların üslubuna bakılınca samimiyeti zedeleyen noktalar zuhur ediyor; üzüm yemekten ziyade bağcıyı dövme niyeti ön plana çıkıyor. İktidarın elbette tartışmaya açık tedbirleri tartışılacak yerde, beyanları kaale alınmıyor, tedbirler de niyetlere göre okunuyor ve "iktidarın savaş istediği, savaşanlardan önce buna karar verdiği" ilan ediliyor.
İktidarın savaşı engellemek için gösterdiği çabanın oyun değil, samimi ve kısmen de etkili bir çaba olduğuna inanıyorum. Hatta bu konu ile ilgili bir müsamere seyretmek gerekiyorsa, muhalif partinin grup toplantısındaki sanal oylamanın buna güzel bir örnek teşkil ettiğini düşünüyorum.
Bu iktidara yakışan, Güvenlik Konseyi karar alsa dahi savaşa karşı tavrını, mümkün olan boyutlarda ve platformlarda sürdürmesidir. Çünkü GK daha önce bütün bölgenin kitle imha silahlarından temizlenmesi kararını almıştır, İsrail'de bunu yapmadan Irak'a bu yüzden savaş açmanın adalet neredesindedir? Ama bütün çabaların ortaya konmasına rağmen savaş çıkarsa hem Türkiye'nin hem de Irak'ın ve diğer komşuların bundan en az zararla çıkması, savaş sonrası oluşacak düzende ülkemizin ve bölge halklarının haklarını korumak için Türkiye'nin devrede olması şarttır. Şimdi soru şudur: Bunu sağlamak, bu amaca ulaşmak için ne yapmak, neye ne kadar katılmak zorunludur? İşte bütün tarafların samimiyetle tartışmaları, makul, açık tarafı kalmamış, ikna edici bir cevap bulmaları gereken soru budur.
İstemediğiniz halde, zorunluluk yüzünden bazı şeyleri yaparsınız; içinize sinmediği halde zaruret bunu mübah kılabilir. "Zarurete rağmen ruhsatı kullanmayalım, azimetle amel edelim, sonuç ne olursa olsun göze alalım..." diyenler varsa onlara şunu hatırlatmak gerekir: Kendiniz için, elinizi taşın altına koyarak, gerektiğinde her şeye katlanmayı göze alarak bunu söylüyorsanız davranışınız tebrik ve takdire şayandır; 70 milyon adına konuşuyorsanız ağır olun; çünkü kimsede böyle bir yetki yoktur ve kimse böyle bir sorumluluğun altına giremez.



23 Yeni Şafak, 14.02.2003



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Bu Kitapta:
Önceki Başlık
Sonraki Başlık
İçindekiler
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Bu Kitapta: Önceki Başlık Sonraki Başlık İçindekiler