HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


ABD'nin postmodern sömürgeciliği16

Darbenin postmoderni olur da sömürgeciliğin olmaz mı! Bir zamanlar başkentin kritik mekanları tanklarla çevrilir, sakıncalı kişiler enterne edilir, radyo veya televizyondan millete hitap edilerek "büyük bir fedâkârlık ve vatanseverlik duygusunun sevki ile yönetime el konduğu, ülkenin kurtarılacağı, artık her şeyin eskisinden daha iyi olacağı..." ilan edilirdi. Bundan önceki darbe "muhtıra verilerek" yapıldı. Tavsiye niteliğinde olması gereken kararlar hükumete dayatıldı, milli irade hiçe sayıldı, siyasi iradeye el kondu ve her ay, patronun çalışanlarına hesap sorduğu gibi iktidar hesaba çekilmeye, azarlanmaya, uyarılmaya... başlandı. En sonunda iş biraz daha gevşedi, kokteylde aba altından sopa gösterildi. Bu süreç inşaallah giderek sona erecek ve ülke normalleşecektir.
Eskiden sömürgecilik de bir ulus devletin, ordularını ve arkasından yöneticilerini, zayıf ama sömürülecek zenginlikleri bulunan ülkeye, orayı ıslah etmek ve medenileştirmek gibi bahanelerle sokup istila etmesi, sonra da yıllarca sömürmesi şeklinde oluyordu. Şimdi, ulusaşırı, küresel yayılmacı şirketlerin örtük yönetimindeki devletler, bunların da başında ABD, evrensel değerler veya tehditleri istismar ederek ülkelerin iç işlerine karışıyor, işine geldiğinde buralarda karışıklıklar çıkarıyor, yönetimleri değiştiriyor, bunları ülkelerin kendilerine yaptıramazsa askeri operasyon düzenleyerek bizzat yapıyor, istediği işbirlikçi yönetim oluşunca da sömürü düzenini kurup işletiyor.
Mark Thomas'ın Noam Çhomsky ile yaptığı ve sf.indymedia.org adlı internet sitesinde ve Yeni Şafak'ta yayınlanan, aşağıya bazı kısımlarını aktaracağımız söyleşi, ABD'nin Irak'a saldırı, küresel enerji harekatı, petrol ve silah lobisinin çalışmaları, yeni Ortadoğu projesi, savaş karşıtlığının yaygınlaşması ve yeni emperyalizm konularında ilginç değerlendirmeler içeriyor:
"- Devasa bir savaş makinesi olan Amerika, daha nereye kadar savaşı kendi silah ve ekipmanlarının bir reklam ve tanıtım aracı olarak kullanacak?
"-Savaş endüstrisi aslında Hi-Tech17 endüstrisidir. Devletin ekonomideki bir tür kılıfı-ambalajıdır askeriye. Ben MIT'te çalışırken18 birkaç sektör hariç her şey bu plana göre işliyordu. MIT gibi yüksek teknoloji üreten kurumların mali kaynağı askeri ihaleler ve kontratlardan sağlanır. Ayrıca bu gibi kurumlarda yüksek teknolojinin gelecek nesilleri yetiştirilir.
"Amerika'nın petrol kaynaklarını kontrol etmek istemesindeki önemli nedenlerden biri de buradan elde edilen kazancın geri dönebilmesidir. Tek amaç petrolden elde edilen kâr değildir. Amerikan ve İngiliz silahlarının en büyük alıcıları dünyadaki iki önemli petrol üreticisi olan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'dir. Elde edilen kazanç Amerika'daki yüksek teknolojinin en büyük finansmanını sağlamaktadır. Bu para doğruca ABD hazinesine oradan da Amerikan ve İngiliz ekonomisine pompalanmaktadır.
"Irak, 1958 yılında petrol üretimi üzerindeki Anglo-Amerikan mülkiyet haklarını kaldırdığı zaman İngilizler çılgına döndü. Bu yıllarda Britanya, hâlâ Kuveyt'ten gelen petrol kazancına mahkumdu. En büyük kâbusu ise Irak'ta meydana gelen millileştirmenin Kuveyt'e sıçramasıydı.
"Bu tür kaygılardan hareketle ABD ve İngiltere, Kuveyt'e sözde otonomi vermeyi kararlaştırdılar. Kuveytliler'e kendi resmi kurumlarınızı açabilir, bir bayrağınız varmış gibi davranabilirsiniz dediler. Ama bir sürpriz gelişme karşısında şiddetle müdahale edeceklerini ilave ettiler. ABD aynı şartları Suudi Arabistan ve Emirlikler için uygulayacağını açıkladı. Yani Amerika ve İngiltere'nin Ortadoğu politikalarındaki işbirlikleri o günlerden belirlendi." 19
"ABD eski Başkanı Clinton BBC'de, bizimkiler gibi yılbaşı sabahı mahmurluğu ya da akşamdan kalmışlığı ile değil, en azından dünyanın acılı yanlarını görebilmek gibi bir farklılığı sergiliyor:
"Bugün dünyada yaşayan insanların yarısı küresel ekonominin parçası değil. Yeryüzünde yaşayan insanların yarısı günde 2 doların altında bir gelirle yaşıyorlar. Bir milyar insan günde bir dolardan azıyla yetinmek zorunda. Bir milyar insan her gece yatağına aç giriyor ve birbuçuk milyar insan -ki yeryüzündeki insanların dörtte biri- hiçbir zaman bir bardak temiz su içemiyorlar. Her bir dakikada, doğum yaparken bir kadın ölüyor."
"Bugün dünyada 40 milyon, AIDS vak'ası var. Yani günde 8 bin 200 kişi AIDS'ten ölüyor. Dünya Sağlık Örgütü, 2005 yılında 100 milyon AIDS vak'ası olacağını hesaplıyor."
Bu acı, bu insanlık ayıbı tabloyu kısmen de olsa değiştirmek ve iyileştirmek mümkün; ama bunun birinci şartı bireyden ulus-devletlere kadar herkesin ve her gurubun bencillikten vazgeçmesidir, insanlığı bir aile, insanları da Allah'ın emanetleri olarak görmektir. ABD, İngiltere, İsrail ve ötekiler kendi çıkarlarını öne alır, evrensel ahlak ve hukuk kurallarına aykırı da olsa başkalarına zarar vererek kendi menfaatlerini koruma ve yeni -gayr-i meşru, haram- menfaatler edinme yoluna giderlerse olacak şey kandır, gözyaşıdır, istikrarsızlıktır, insanlığın geriye gitmesidir, bilinen ve açık savaş yöntemleriyle zulmü önlemeye gücü yetmeyenlerin -birilerinin işine gelmediği için ayrım yapmadan- terör diye nitelendirdiği eylemlere yönelmeleridir, bu sebeple kurunun yanında yaşın da yanmasıdır...
I. Wallerstein'in dediği gibi, ya herkesin geçim, eğitim ve sıhhî yardımdan yeterince yararlanabilmesi için dünyanın kaynaklarını bugünkünden kesin olarak farklı bir şekilde paylaştıracak bir sistem bulunacak yahut da dünyanın bundan sonraki 50 yıllık geleceği felaket üstüne felaket olacaktır.
Bugün köy kahvelerinde sohbet eden vatandaşlardan, okur-yazar olmayan insanlarımıza kadar herkesin bildiği, konuştuğu, dile getirdiği gerçek, ABD'nin Irak harekâtının, kendisinden ve bir iki yandaşından başka hiçbir topluluğa fayda getirmeyeceği, büyük zararlara sebep olacağı, ortaya sürülen bahanelerin kandırmaca olduğudur. Bu savaş, zulmü, baskıyı, başkaca kötülükleri ortadan kaldırmaya değil, kendi menfaati için zulmetmeye yöneliktir. Evrensel hukuk ve ahlak yanında İslam dini de zulme şiddetle karşı çıkmakta, zalimin yanında değil, mazlumun yanında yer almayı emretmektedir. Namık Kemal'in deyişiyle "Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî-insafa hizmetten"; yani insafsız avcıya hizmet etmekten zevk alan yalnızca köpektir.
ABD'nin Irak operasyonuna karşı olmak, bu zulmü engellemek için elden gelen her çabayı sarfetmek varken menfaat hesabına girenleri, "realist yaklaşım" adına insanlığın yüksek değerlerini hiçe sayanları nefretle kınıyorum ve bazan bu insanlarla aynı coğrafyayı paylaşmanın utancını hissediyorum.
Hükümetin bu zalim operasyonu engellemek için çabaya girmesini tebrik ve takdirle karşılıyor, bu yolda başarılar diliyorum.



16 Yeni Şafak, 19.01.2003
17 Yüksek teknoloji
18 Massachusetts Institute of Technology- Massachusetts Teknoloji Enstitüsü
19 Yeni Şafak, 24.01.2003



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Bu Kitapta:
Önceki Başlık
Sonraki Başlık
İçindekiler
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Bu Kitapta: Önceki Başlık Sonraki Başlık İçindekiler