HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


Meydandan kaçanlar12

Bizim kültürümüzde hem savaş hem de güreş meydanından kaçanlar makbul değildir. Demokrasilerde meydan siyasettir; siyasetin nasıl, hangi kurum ve kuruluşlarda ve hangi usul ile yapılacağı da bellidir. Bu meydanda başarı şansı olmayanlar, deneyip başarılı olamayanlar veya halkına yabancılaştığı için denemeye cesareti bulunmayanlar meydandan kaçarlar, ama meydanı ehline bırakma olgunluğunu da gösteremezler. Bunların içinde bazı "seçkin geçinenler" de vardır ki, belli bir ideolojinin veya taassubun bağlısı haline gelmişlerdir, onlar için asıl olan bu bağlantı merkezidir; demokrasi, insan hakları, ahlaki değerler, çağdaş yönelişler hep birer araçtır; kendi davalarına hizmet ediyorsa ne alâ, etmiyorsa bunların üzerine "bir siyah şal" örtülebilir; demokrasi askıya alınabilir, insan hakları çiğnenebilir, çağın gerisine düşülebilir.
Bu satırları kaydetmemizin sebebi son MGK ve YAŞ toplantıları üzerine bazı medya organlarının kopardıkları gürültüdür. Ne olmuş efendim, filan veya falan paşa13 toplantıda Başbakan'a karşı sert çıkışlar yapmışlar; kadrolaşma, irticanın yayılması, askere karşı tavırlar, laikliğin tehlikeye düşmesi gibi konularda uyarılarda bulunmuşlar ve bu da bir muhtıra demekmiş ve aslında askerler haklı imişler... Meydandan kaçanlar safında yer alan bazı köşe yazarları, belki de tamamen yalan olan bu haber üzerine yazılar döktürmekte, iktidarı tehdit ve askerleri de teşvik etmekteler. Söylediklerini tahlil edince şu sonuç çıkıyor: Laiklik tehlikeye düşerse asker müdahale eder, cumhuriyeti ve laikliği korur, bu müdahale de meşrudur, gereklidir. Bunları açık veya imalı olarak söyleyebilen kimselerin Türkiye'de itibar görmeleri, gazete köşelerinde yer almaları, hatta bazılarının önemli makamlarda danışman olarak istihdam edilmesi ülkenin kötü talihidir.
"Türkiye'nin normalleşmesi" üzerinde durmuştum. Sayın Prof. Eser Karakaş'tan iktibas ettiğim bir parça şöyleydi: "Sivil otorite-ordu ilişkisinde normalleşme, Yüksek Askeri Şûrâ kararlarının yargı denetimine alınmasından, sivillerin hiçbir koşulda askeri yargı kapsamı içine alınmamasından, MGK'nın statüsünün gözden geçirilmesinden, devlet protokolünün yeniden tanziminden ve nihayet DGM'lerden askeri hakimlerin çekilmesinden geçmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri'ni bir biçimde ilgilendiren bu noktaların yaşama geçirilmesi, TSK'nın politika dışında kalıp güvenlik hizmeti üreten bir kamu hizmeti birimine dönüşmesini ve bu suretle asli görevi olan ülkenin dış tehdit ve tehlikeye karşı korunması işlevini daha etkin görebilmesini amaçlamaktadır. İçinde bulunduğumuz uluslararası konjonktürde bu gereklilik her zamandan da daha fazla kendini hissettirmektedir".
Evet asker-sivil otorite ilişkisi konusundaki normalleşme ancak Sayın Karakaş'ın tespit ettiği çözümle olacaktır; asker yalnızca güvenlik hizmeti üretecek, ülkeyi dış tehdit ve tehlikeye karşı koruyacaktır. Bunu da yapabilmesi için Anayasa'da ve kanunlarda yer alan hiyerarşi içinde sivil iktidarın karar alması ve orduya görev vermesi gerekmektedir; yani ordu kendi başına karar vererek ülke savunmasını bile yapamaz. Ama bizde, meydandan kaçan ve arkadan vuranların tavsiye, tahrik ve teşvikine göre- ordu, kendi başına iç tehlikeyi değerlendirmeli, rejimi korumak için harekete geçmeli ve demokrasiyi askıya almalıdır! Bunca acı ve pahalı tecrübeden sonra Türk askerinin böyle bir maceraya kalkışacağını aklımızdan bile geçirmiyor, akl-ı selim sahibi komutanları da bu düşüncelerden tenzih ediyoruz. Ülkede korunması gereken değerleri korumak için gerekli ve meşru görülen kurumlar, kurullar, kurallar vardır ve her şeyin üstünde de vesayete muhtaç olmayan, kendini koruma olgunluğuna ulaşmş bulunan bir millet vardır. Bunları yok sayan, taassup ve bağımlılık yüzünden gözleri dönmüş, ağızlarından köpükler saçarak konuşan, kalemlerinden zehir akıtan bazı "seçkin geçinenlere" kızmak yerine acımak gerekiyor; çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar, halkın nefretine hedef oluyorlar, olmayan itibarları biraz daha eksi mesafe kaydediyor.



12 Yeni Şafak, 08.08.2003
13 Aslında bu paşa kelimesi yasak değil mi, onlara general demek gerekmiyor mu?



Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Bu Kitapta:
Önceki Başlık
Sonraki Başlık
İçindekiler
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Bu Kitapta: Önceki Başlık Sonraki Başlık İçindekiler