HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


İmam Hatipler Tartışılıyor

Yarım asrı geride bırakan, iki milyondan fazla mensubu, on milyon civarında yakını, otuz milyona yakın çevresi ve bir çok da sempatizanı olan, mezunları Avusturalya ve ABD'den Avrupaya, Türk Cumhuriyetlerine kadar yayılmış olarak çeşitli dalarda hizmet veren, farklı yüksek öğrenim görenleri içinden devletin her kademesinde görev almış mensupları bulunan İmam hatip okulları, sanki boş kadrolara imam yetiştirmek için yeni açılmış okullarmış gibi tartışılıyor; yani bazı kimseler, küçük tepesi suyun üstünde, büyük kısmı ise altında bir dağ, bir ada olan bu okulları böyle görmeye ve göstermeye çalışıyorlar. Köpeksiz köyde değneksiz dolaşma kabilinden atıp tutuyor, kesip biçiyorlar. Türkiye'de belli bir kesimin ve anlayışın siyaset yapmasını engellemek için darbelerden tutun yargıyı, medyayı, sermayeyi... kullanarak aldıkları her tedbir geri tepti, o kesim siyaset alanında büyüdükçe büyüdü; İmam Hatip okulları da böyle; kesip budamak ve yok etmek için açıldığı günden beri tedbirler alıyor, planlar yapıyorlar, ama temel düşünceleri ve değerlendirmeleri yanlış olduğu için başarılı olamıyorlar, okulların daha da kökleşip büyümesine yardımcı oluyorlar.
İmam Hatiplerle ilgili düzenlemeler konusunda teklifleri olanların bir kısmını bir iki yazıda ele alıp tahlil ve tenkide tabi tutmak istiyorum. Patronlar kulübünden (TÜSİAD) başlayalım ve eskileri bırakarak yakında yaptıkları bir açıklamayı esas alalım:
Açıklamada hem üniversitelerin önündeki yığılmanın engellenmesi hem de sanayie ara elemanı yetiştirilmek üzere mesleki öğretime önem verilmesi, alan, bölüm ve kol farkı uygulamasının sürdürülmesi isteniyor, arkasından da "dilin altındaki bakla çıkarılıyor": "Bu çerçevede, meslek liseleri olarak tasarlanmış, ancak zamanla bu özelliğini kaybetmiş imam-hatip liselerinin de, meslek lisesi statüsüne uygun bir yapıya kavuşturulması, imam ve hatip ihtiyacını karşılamaya yetecek sayıda imam-hitap lisesinin eğitime devam etmesi ve bu liselerden mezun olanların isterse alanlarında yüksek- öğretime devamı sağlanmalı. Geriye kalan imam-hatip liselerinin, meslek lisesi statüsü kaldırılmalı. Bunlar, gerekli tedrisat ve müfredat uyumu yapılarak normal liseye dönüştürülmeli."
İmam Hatipler "okul" adıyla 1951 yılında açıldığı zaman yalnızca imam ve hatiplik yapacak eleman yetiştirmesi düşünülmüştü. İşin garibi şu ki, 1949 yılında açılan Ankara İlahiyat Fakültesi bile yedi yıl öğrenim gören İmam hatip Okulu mezunlarını almıyordu. Önce bu okulların öğrencileri, velileri ve sahipleri yüksek din öğretiminin kapısını zorladılar, İlahiyat almamakta diretince Yüksek İslam Enstitüleri açıldı. Halkın İmam Hatiplere rağbeti gün geçtikçe artıyor, beden ve mal ile yaptıkları önemli fedakârlık neticesinde okulların ve öğrencilerin sayısı çoğalıyordu. Müslüman halkımız, resmi ideolojinin, toplum hayatında dine verdiği yeri beğenmiyor, resmi tutum ve milli eğitim politikası sosyal gerçeklikle uyuşmuyor, beklentileri karşılamıyordu. Yöneticilerin, bütünüyle milli eğitimde ve okullarda beklenen değişikliği yapmayacağı anlaşılınca halk, beklentilerini gerçekleştirmek üzere İmam hatiplere yöneldi, bu okullar yalnızca mesleğe eleman yetiştiren okul olmaktan çıktı ve ilgili kanunda "hem mesleğe hem de yüksek öğretime eleman hazırlayan okullar" haline geldi (özelliğini kaybetmedi, tamamladı, zenginleştirdi, amaca uygun hale getirdi). Artık bu okullar bir yandan meslek elemanı yetiştiryor, bir yandan da yüksek öğrenime öğrenci hazırlayan diğer liselerin yaptığını yapıyordu.

Halkın amacı neydi?

28 Şubat bu sorunun cevabını yanlış verdi; bu okulların rejim değişikliğine araç kılınacağını iddia etti ve -daha önce de istendiği gibi- sayılarını azaltmak, mezunlarını da alanları dışında yüksek öğrenimdem mahrum etmek istedi. Bu yüzden diğer meslek liselerinin de zarar görmesine aldırılımadı.
Ben bu okulların ilk mezunlarındanım, bu okullarda, bu okullarla büyüdüm; hem öğrencilerin ve öğretmenlerin hem de halkın amacını, beklentisini iyi bilenlerden biriyim. Bu bilgime dayanarak söylüyorum: Bu okulların bazı öğrencileri ve öğretmenleri parti politikalarına bulaşmış olabilirler, bazıları da "ülkeye şeriat getirmek" gibi olmayacak davaların peşine düşmüş olabilirler, buna benzer düşünceler ve eğilimler her okulda bulunur, ama bunlar İmam Hatiplerin ortak aklı ve ortak iradesi değildir; ortak akıl, ortak irade "Türkiye'nin müslüman kalarak çağdaşlaşmasıdır". Eğer Türk Milli Eğitimi bütün okullarında bunu gerçekleştirecek imkanlar hazırlasaydı İmam Hatipler bu kadar büyümezdi.

Laik bir ülkede bu nasıl olurdu?

Evet İmam Hatiplerin bugün "rejimi değiştirmek ve Türkiye'ye zorla şeriatı getirmek ve herkesi müslüman olmaya, müslüman gübi yaşamaya zorlamak" gibi bir dâvaları yok. Türkiye insanının kahir ekseriyeti müslüman, izlenen eğitim politikası insanımızın müslümanlığını zayıflatmayı, kültürünü Batı örneğinde değiştirmeyi amaçlıyor. Gerçi Batıcılar da buna "çağdaşlaşma" diyorlar, ama onların özel, orijinal bir çağdaşlaşma modelleri yok, Batıyı taklit ettikleri çok açık.
Peki müslüman halkımız ne istiyor? Halk Batlılaşmaya, kendi kültüründen vazgeçmeye hoş bakmıyor, çağın hayatı kolaylaştıran teknolojisine itirazı yok, teknolojiyi de kendi kültürü içine yerleştirerek ve gerekirse kendine özgü değişiklikler yaparak 21. yüzyılda İslam Medeniyeti'nin temsilcisi güçlü bir ülke olmak istiyor. Halk bu dâvasını belki bu cümlelerle ifade etmiyor, ama konuştuğunuz zaman bunu istediğini anlıyorsunuz. Bugün İslam Medeniyetinin temsilcisi olabilmek ve dünyaya bu medeniyetin güzelliklerini sunabilmek için ona uygun bir milli eğitim ve kültür politikasına ihtiyacımız vardır. Resmi uygulamada ne böyle bir amaç ne de buna uygun bir politika var; işte o zaman halk ve halkına yabancılaşmamış aydınlar sivil teşebbüs ve hareketle bir şeyler yapmak, engeli aşmak istiyorlar. Meseleyi daha basite indirecek olursak mülüman halkımızın önemli bir kısmı çocuğunu okutmak, "adam etmek" istiyor; onun anladığı "adam" ise dinine, kültürüne bağlı, medeniyeti ile iftihar eden bir okumuş, bir aydın, bir bürokrat, bir iş adamı, bir meslek mensubu... Ya ülkenin okulları bu amaca da hizmet eder yahut da halk ne yapar yapar bu amaca ulaşmanın yollarını arar.
İmam Hatipler hakkında konuşanlar ve yazanların tekliflerini şöylece sıralamak mümkündür.
1. İmam hatip Liseleri -diğer emsali meslek liseleri gibi- hem mesleğe hem de yüksek öğrenime öğrenci yetiştiren okullar olarak devam etsin, mezunları üniversiteye girerken haksızlığa uğramasın.
2. İHL. Yalnızca meslek adamı (din görevlisi) yetiştiren okullar olsun, mezunları yalnızca kendi alanlarında yüksek öğrenim görsünler, sayıları da din görevlisi ihtiyacına uygun tutulsun. Halkın talep ve ihtiyacını karşılamak için diğer devlet okullarına, isteğe bağlı olarak Kur'an ve Arapça dersleri konsun.
3. Devlet "belli bir dinin eğitim ve öğretimini veren" hiçbir okul açmasın, devlet okullarında din, Kur'an ve Arapça gibi dersler de okutulmasın. Halkın din eğitimi ihtiyacı devleti ilgilendirmez.
Bu üç tekliften birincisini biz yıllardır savunuyoruz.
İkinci teklif zaman zaman yapıldı, en yenisi de, 8/10/2003 tarihinde, Radikal'de sayın İsmet Berkan tarafından şöyle dile getirildi: "Bence gerçekçi olan model, ilköğretim okullarının mesela 6. sınıfından başlayarak ve lise eğitimi boyunca da devam eden seçmeli Kuran ve namaz derslerini koyarak, bu derslerden alınacak (ya da alınmayacak) notların da sınıf geçmeye (ya da sınıfta kalmaya) yol açmamasını sağlayarak kurulabilir. Böylece ne Kuran kurslarına ne de imam-hatip liselerine ihtiyaç kalır. Belki yüzde 90'ı normal liseye dönüştürülecek olan imam hatip binaları böylece fonksiyon kazanır, kalan yüzde 10 ise gerçekten meslek lisesi fonksiyonu görebilir."
Sayın Berkan'ın teklifinin birinci kısmına katılıyorum, bütün okullara böyle derslerin konmasında büyük faydalar var. İkinci kısmı ise Kur'an Kursları ile İmam Hatip okullarının fonksiyonları konusundaki eksik bilgiye dayanıyor ve buna katılmıyorum; hem hafızlık geleneği ve okul çağı şartı olmadan din eğitimi alma imkanı devam etmelidir hem de isteyen vatandaşın çocuğuna, İmam Hatiplerde olduğu gibi din eğitimi ve öğretimi aldırma, sonra da mesleğe sokmayıp başka dallarda öğrenim gösterme hakkı ve imkanı bulunmalıdır.
Üçüncü teklif halkın inanç, arzu, irade ve ihtiyacını görmezden gelen, koca dağa arkasını dönüp inkar edince dağın yok olacağını sanan bağnazlara aittir; şimdilik tartışmaya almıyorum.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Bu Kitapta:
Önceki Makale
Sonraki Makale
İçindekiler
Tarihe Göre:
Önceki Makale
Sonraki Makale
Makale Listesi
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Bu Kitapta: Önceki Makale Sonraki Makale İçindekiler Tarihe Göre: Önceki Makale Sonraki Makale Makale Listesi