HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


Yüz Karası, Gönül Yarası
Amerika'ya, mazlûm ve yoksul milletlerin aleyhine işleyen dünya ekonomik düzenine, çarpık gelir dağılımına, ödeme ile ilgili hiçbir makûl plân ve proje yok iken durmadan artan iç ve dış borca, çiğnenen insan haklarına ... karşı tavrımızı tartışacak yerde günlerden beri "Talibân'a karşı tavrımız" tartışılıyordu. Sanki Türkiye'de, kâle alınacak ölçüde, Talibân'ın anladığı ve yaşadığı gibi bir İslâm anlayışını ve yaşayışını temsil edenler varmış gibi birileri hayalindeki düşmanla savaşıyorlardı. Oysa bir kısım müslüman yazar çizerin yaptığı, Amerika'nın ve yandaşlarının tutumunu kınamaktan ibaretti; bunlar "11 Eylül olayını Bin Lâdin'in yaptığına dair geçerli kanıt bulunmadığını, o yapmış olsa bile bir ülkeye topyekün savaş açmak için bunun bahane edilemeyeceğini, hele hele masûm sivillerin öldürülmesi insanlık suçu ise bunu Amerika'nın da yapmaması gerektiğini, teröre terörle cevap verilemeyeceğini..." yazıyor ve söylüyorlardı. Bunlar da doğru idi.
Dün akşam (14/ Çarşamba) haberleri dinlerken -hem de İslâmcı diye nitelenen- bir kanalın spikerinin tavrı ile izlemekte olduğumuz iç karartan savaş (daha doğrusu vahşet) görüntüleri karşısında dudaklarımdan şu kelimeler döküldü: "Yüz karası, gönül yarası..."
Spiker iki müslüman gurubun savaşmasını, birini dünya düzeninin patronları ile kendi çıkarlarının takipçileri desteklediği için diğerinin mağlûp olmasını, kaçanın da kovalayanın da vahşet ve ilkelliğin en çirkin örneklerini sergilemelerini şiir okur gibi veriyordu. Yanına çağırdığ yorumcuya "Bu iş bitti, Talibân bitti, yenilgi kesin, Kuzey ittifakının zaferi...değil mi?" şeklinde sorular soruyor, ancak onun ihtiyatlı yaklaşımı karşısında biraz sakinleşiyor, coşkusu eksiliyordu.
Sokaklarda öldürülmüş Talibân yanlıları vardı, başı sarıklı bir İttifak yanlısı cesedin yanına geliyor, yüzünü tekmeliyordu. Esir alınmış Talibân askerleri öldürülüyor, döğülüyor, hayvanlar gibi iplerle bağlanarak sevkediliyorlardı. Devlet binaları bile yağmalanıyordu. Ülkenin bu kesimine gelen yenilik (zaferin meyvesi) korkusundan sakal bırakmış gençlerin berberlere koşarak sakallarını kazıtmaları, sağa sola asılmış kadın resimleri ve meydanlardaki büyük hoperlörlerden duyulan müzikti. Zaferin (!) ilk meyveleri bunlardı, sonrası hakkında ise ufukta gözüken hiçbir ışık yoktu. Yine gurupların iştahları kabarmıştı, konuşulan sözler, yapılan anlaşmalar hiçe sayılıyor, her gurup kendi çıkarı ve politikası yönünde yürümeyi düşünüyordu. Hâsılı biz (genel olarak müslümanlar, İslâm dünyası) bir şey kazanmış değildik. Eski başkan baba tarafından düşman ilân edilen İslâm, oğul başkanın açtığı savaş sonunda bir mağlûbiyet daha almıştı.
Bazı safdillere göre "dünya düzeninin ve buna hizmet eden devletlerin (Başta Amerika'nın) savaş açtığı İslâm, normal İslâm (?) değil, siyasal İslâm idi, bunda da haklı idiler." Bu doğru ise şu sorulara da iknâ edici cevaplar bulmaları gerekiyor: a) Siyasal İslâm nedir? İslâm iç ve dış siyaseti yasaklıyor mu? b) Bir bağımsız siyasî topluluk (ulus devlet) İslâm'ı dünya düzeni olarak da uygulamak isterse ona inanmayanların, öyle düşünmeyenlerin (başka ulusların) onlara savaş açmaları, onları öldürmeleri hak mıdır? Öyle ise şerîatı uygulayan başka ülkelerle niçin dostluk yapıyorlar. Çıkarları öyle gerektirdiği için mi? Çıkarlarına göre hareket ediyorlarsa "siyasal İslâm'ın bahane olduğu" gerçeği ortaya çıkmış olmaz mı?
Benim kalbim kanıyor. Niçin mi? Bu aziz dîne lâyık olamadığımız için, Dünya yüzünde "bir örnek ümmet; yani medeniyet" olarak yaşamayı beceremediğimiz için, Kur'an güçlenmemizi, düşmanlardan daha güçlü olmamızı emrettiği hâlde güçlenmenin bütün yollarını tıkadığımız ve açmaya da uğraşmadığımız için; yoksulluk, ahlâksızlık ve cahillik yüzünden zillete düştüğümüz, alan el (dilenci) hâline geldiğimiz, geleceğimizi/yönetimimizi yabancılara bıraktığımız için;
Gelin beş para etmez sun'i meseleleri bırakıp bu dev problemleri düşünelim, bunları konuşalım ve bunları çözmek için birleşelim.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Bu Kitapta:
Önceki Makale
Sonraki Makale
İçindekiler
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Bu Kitapta: Önceki Makale Sonraki Makale İçindekiler