DİNDAR İNSAN - LAİK DEVLET İnsan haklarına saygı gösteren ve insanların bu haklardan fiilen yararlanabilmesi için çeşitli faaliyetlerde bulunan ülke, kurum ve şahıslara göre bir insan dilediği bir dine inanabilmeli, onun gereklerini yerine getirebilmeli, eğitim ve öğretimini yapabilmeli, örgütlenebilmelidir. Bunlardan birini bile engelleyen ülke, düzen, düzenleme "insan haklarını, din ve vicdan hürriyetini" engelliyor demektir. TC Anayasası laikliği tarif etmemiş olsa da, ilgili maddelerden bir tanım çıkarılabilir; buna göre laiklik devletin düzeninin dine dayanmaması, dinin siyasete alet edilmemesidir. İmdi bu anayasanın yürürlükte olduğu bu ülkede yaşayan dindar bir Müslümanın hangi durumlarda anayasaya (laiklik ilkesine) aykırı davranmış olacağı apaçık ortadadır: Dine dayalı bir devlet düzeni isterse veya herkes için geçerli bir düzenlemenin belli bir dinin talimatına göre yapılmasını isterse laikliğe aykırı bir istekte bulunmuş olur, bu isteğini gerçekleştirmek için eylem yaparsa laikliğe alkırı eylem yapmış olur. Dindar Müslüman bunları değil de "bu ülkede, İslâm'ı yaşamayan vatandaşların istifade ettikleri bütün haklardan yararlanarak ve aynı zamanda inancının gerektirdiği dinî ödevlerini de yerine getirerek yaşamak" isterse laikliğe aykırı hareket etmiş olmaz, yalnızca bütün hür ve demokrat dünyanın kabul ettiği insan hakkını, din ve vicdan hürriyetini talep etmiş olur. Şimdi biri çıkar da bu Müslümanın bu talebinin laikliğe aykırı olduğunu iddia eder, iddia etmekle kalmaz onu bir takım haklardan mahrum ederse (resmi dairelerde ve kurumlarda çalıştırmaz, okullara almaz, staj yaptırmaz, terfi ettirmez, vazifeden atarsa...) bu anlayışın sahipleri laik değil din (daha doğrusu dindar) düşmanı olurlar, bu işlerden anlayanlar kendilerine bu teşhisi koyarlar. Bu şahıslar "Biz de sözü edilen dindar Müslüman taleplerinin laikliğe aykırı olmadığını biliyoruz, ancak bunlar verilirse arkadan laikliğe aykırı talepler gelir, işte bu sebeple kamuya açık alanlarda ve resmî mekânlarda dindarca yaşamaya karşı mücadele ediyoruz" derlerse işte demokratların asıl bu düşünceye karşı mücadele etmeleri gerekir. Çünkü bundan sonra gelen ikinci adım diktadır, insan hak ve hürriyetlerinin keyfî olarak kısıtlanmasıdır, toplumu vesayet altında yönetmeğe kalkışmaktır.
Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.
|