HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


Farklılaşma, Parçalanma ve Uzlaşma Üzerine
1. a) Toplumumuzda farklı dinlere mensup guruplar arasında gittikçe derinleşen ve eskiden olana nisbetle -bu bakımdan- farklı bir değişme görülmüyor. Bir dinin içindeki mezheblere mensup guruplar içinden de yalnızca sünniler ile şiîler (aleviler) arasında nisbeten dozunu arttıran bir farklılaşma şuurundan söz edilebilir. Nisbeten derinleşen ve genişleyen bir farklılaşma -bize göre- laik müslümanlar ve dinsizler ile laik olmayan müslümanlar arasında söz konusudur. Kavmî kökenleri farklı guruplardan yalnızca Türkler ile Kürtler arasında gittikçe derinleşen bir farklılaşmadan söz ediliyor, ancak bütün Türkleri ve Kürtleri içine aldığını söylemek mümkün değildir, hatta iki zümrenin de ucunda ve kenarında bulunan az sayıda insanlarda böyle bir şuur güçlenmesinden bahsetmek vakıaya daha yakın olsa gerektir. Ekonomik ve sosyal konumlar bakımından toplumun farklı tabakaları arasında mevcut farklılaşmanın da nisbi olarak kayda değer bir derinleşme arzettiği izlenimini taşımıyorum.
b) Var olduğunu düşündüğümüz alanlarda ve guruplar arasındaki farklılaşma ve bunun gittikçe derinleşmesinin genel ve özel sebepleri vardır. Genel sebeplerin başında millî eğitim ve kültür politikamız gelmektedir. Ümmet yapısından ve kültüründen ulus yapısına ve kültürüne geçmeye karar veren Cumhuriyetin kurucuları, ümmet bütünlüğünü sağlayan bağları ve tedbirleri bir kenara atmış, hatta bunlara karşı olumsuz, bazen düşmanca tavırlar takınmışlardır. Buna karşı düşündükleri ulus için tutarlı bir tanım ve birliği kuracak yeterli bir bağ da getirememişlerdir. Kavramlarda ve yapıdaki bu tutarsızlık, temelsizlik, yetersizlik hatta çelişki, ülkenin eğitim ve kültür politikasına da yansımış, okuyanlar gelenekten uzaklaşmış, gelenekten uzaklaşanlar -toplumu kenetleyen- millî ve manevi değerlerden de uzak kalmışlardır. Geleneğe dayalı değerlerimizin yerine ikame edilmek istenen modern değerlerin tabiatında yalnızlaştırma ve parçalama vardır. Farklılaşmanın diğer sebepleri arasında iç ve dış tahrikler, haksız ve ölçüsüz kazançlar, ölçüsüz harcamalar ve tüketim çılgınlığı, millî gelirin adil olmayan paylaşımı, sosyal ve adalet kurumlarının yetersizliği veya yokluğu, medyanın ilkesizliği ve tahrikleri, hürriyetlerin kötüye kullanılması ve çeşitli baskıları ve zulmü saymak mümkündür.
2. Toplumsal farklılaşma toplum için zenginlik, güzellik veren renkler, mükemmeli yakalama yarışının saikleri ve dayanışma aracı olmaktan çıkıp bölen ve parçalayan duvarlar haline geldiğinde toplumun birlik ve bütünlüğünü tehdit eder, bunun arkasından zayıflama, gerileme ve ülkenin bölünmesi tehlikesi gelir.
3. "Devlet ve sistem tek belirleyici olduğu halde farklılaşma neden?" sorusunun cevabını ararken öncelikle devlet ve sistemin belirleyicisini aramak ve sorgulamak gerekir. Devletin ilkelerini, amaçlarını, işlevlerini ve yapısını halk mı belirlemiştir yoksa kendilerini halktan üstün gören ve ellerine geçirdikleri gücü halkı sindirme ve kendi ideolojilerini dayatma aracı kılan bir aristokrat veya jakoben azınlık mı? Eğer birinci şık gerçekleşmiş ve halk uzlaşarak devletin ve sistemin temel özelliklerini belirlemiş olsaydı farklılaşmanın suçluları arasında devlet ve sistemin bulunmaması gerekirdi. Ne yazık ki devlet ve halk adına (diyerek) belirlemeleri yapanlar halktan, onun değerlerinden uzaklaşmış ve ona yabancılaşmış bir zinde güçtür, bir baskı zümresidir; bunların ektikleri tohumdan şikayet konusu olan farklılaşma ve parçalanmaların çıkması da kaçınılmazdır.
4. Toplumsal uzlaşmanın ön şartı, toplumu oluşturan kişi ve guruplardan hiçbirinin kendi çıkar, düşünce, inanç, ilke ve ideolojisini diğerlerine dayatmamasıdır. İkinci şart, kişi ve gurupların ileri sürecekleri uzlaşma şartlarının ülkeyi bölecek ve parçalayacak cinsten şartlar olmamasıdır. Bu iki şartı bütün guruplar kabullendikten sonra sıra müştereklerin (ortak değer, istek ve kabullerin) tesbitine gelir. Yapılacak ön çalışmalar ile müşterekler tesbit edilince bunlar ülkenin ana ve detay kanunları ve kuralları haline getirilir. Üzerinde birleşme sağlanamayan, dolayısıyle müşterekin dışında kalan konularda ülkenin ve toplumun zararına olmadıkça, umumi ahlakı, sağlığı, kamu düzenini ve güvenliği bozmadıkça şahıs ve guruplara hürriyet ve özerklik verilir.
Meseleye islâmî açıdan bakılacak olursa, yukarıda özetlemeye çalıştığımız uzlaşma modeli bir geçiş dönemi modelidir. Müslümanların nihai hedefi ise zora başvurmadan, insanları ikna ederek, iyi örnekler göstererek (örnek bir islâmî hayat ve toplum modeli sunarak) modelin islâmîleşmesini sağlamaktır. Modelin islâmîleşmesi halinde toplum gerçek mânâda barış, hürriyet, istikrar, adalet ve huzura kavuşacak; kurt ile kuzu, müslüman ile gayr-i müslim, güçlü ile zayıf... yanyana, adalet ve hakkaniyet çerçevesinde yaşayacaklardır.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Bu Kitapta:
Önceki Makale
Sonraki Makale
İçindekiler
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Bu Kitapta: Önceki Makale Sonraki Makale İçindekiler