HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


Oruçluya Baskı
Son birkaç yıldır Ramazan aylarında basın -yayının bir yaygarasıyla karşılaşıyoruz. Filan yerde müslümanlar oruç tutmayanlara baskı yapıyorlar, oruç tutmayan filanı döverek hastanelik ettiler vb. Bu yayınların etkisinde kalanlar da incelemeden, düşünmeden hükme varıyor ve müslümanları, daha da acısı İslâmı suçlamaya kalkışıyorlar. Ülkemizde milyonlarca oruç yükümlüsü müslüman var, bunların da milyonlarcası oruç tutmuyorlar. Eğer müslümanlar oruç tutmayanlara baskı yapıyor, dövüp sövüyor olsalardı bu gibi olayları bulmak için köşe bucak aramaya, bulamayınca da tertip etmeye ihtiyaç duyulmazdı, her yerde, her zaman yüzlerce olay meydana gelirdi. Böyle olsaydı dahi, bazı müslümanların yaptıklarından hareketle "İslâmın insanları ibadete zorladığı ve bunun için baskı yapılmasını istediği" hükmüne varılamazdı; çünkü müslümanların her yapıp ettikleri İslâmın aynası ve uygulaması değildir. Bu konuda doğruyu öğrenmek isteyenlere, bir yandan -yukarıda işaret edilen- tarihi ve güncel uygulamaya, sosyal vâkıaya dayanarak, diğer yandan dinin bilgi kaynaklarından alarak açıkça ifade etmek isterim ki, İslâm insanları ibadet için zorlamaz, zorla, baskı ile ibadet yaptırmaz; çünkü ibadetin ruhu ihlastır, ihlasın da mânâsı, ibadetin serbest irade ile ve yalnızca Allah rızası için yapılmasıdır.
Müslümanların da ibadet yapmayanları baskı uygulayarak buna zorladıkları yoktur. İddiamıza karşı ileri sürülen tarihi ve güncel olaylar ve uygulamalar -nadir olmakla beraber- üç sebebe dayanmaktadır: 1. Kamu düzenini ve genel ahlakı korumak. 2. Cehalet ve tahrik karşısında sabırsızlık. 3. Tertip, komplo.
Kamu düzenini ve genel ahlakı korumak için insanlara zorla namaz kıldırma, oruç tutturma yoluna gidilmemiş, ancak bunları aleni (açık) olarak ihlal etmeleri engellenmiştir; çünkü bu ihlaller -düzenin islâmî olduğu yer ve zamanlarda- kamu düzenini bozmakta ve genel ahlakı olumsuz etkilemekte idi. Bu tedbir sayesinde İslâm toplumlarında ibadet ve fazilet açık, günah ve kabahat gizli hale gelmişti; doğrusu da bu idi. Şimdi ise ibadetin gizli, kabahatın açık olması istenmektedir.
Dini vazifelerini yerine getirmeyenlere karşı nasıl davranılacağını bilmeyen bazı müslümanların, karşı tarafın tahrikleri de eklenince sabredemeyip şiddete başvurdukları olmuştur; bu davranış elbette tasvip edilemez; ancak bunu genellemek ve İslâma maletmek de haksızlık olur.
İnsanlığın evrensel meçhulleri ile çözümsüz problemleri karşısında bunalan insanlığın bir parçası huzuru, tatmini ve çözümü İslâm'da aramaya yönelmektedir. Bu yönelişi kendi dünya görüşleri ve özellikle menfaatleri için tehlikeli gören bazı çevreler, İslâmın güzel yüzünü çirkin, müslümanların sevgi ve merhamet dolu gönüllerini katı göstermek için komplolar kuruyor, olaylar tertip ediyor, sonra da yaptıklarını müslümanlara malederek basın-yayın aracılığı ile kamu oyuna sunuyorlar. Bazı basın-yayın kuruluşları da bu tertibin içinde oldukları için devenin kulağını, gövdesinden büyük göstermek için ellerinden gelen çabayı sarfediyorlar.
Bizim tesbit ve kanaatimize göre Türkiye'de yetmiş yıldan beri baskıya maruz kalanlar ibadet etmeyenler değil, tam aksine ibadet edenlerdir. Çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında işe almamak, işten çıkarmak, terfi ettirmemek, güç ve olumsuz şartlarda istihdam etmek, namaz kılacak yer sağlamamak, izin ve zaman vermemek, sahur yemeği çıkarmamak, iftar yemeği vermemek, zorla oruç bozdurmak, zorla örtülmesi gereken yerini açtırmak, alkollü içki almaya zorlamak, fıtır sadakasını (fitreleri) ve kurban et ve derilerini zorla almak veya istenilen yere verilmesini engellemek, abdest, gusül ve taharet için yer ve imkan hazırlamamak... suretiyle müslümanlara baskı yapılmakta, (dolaylı, dolaysız zorla) ibadetlerine engel olunmaktadır.
İşin garibi, mazlumun yerine zalimin sesinin çıkması, suçun güce dayanılarak bastırılmasıdır. Tıpkı yahudi ile gözü açık müslüman çocuğun hikayesi gibi. Yahudi mahalle mahalle dolaşarak incik boncuk satar, müslümanları kandırarak paralarını alırmış. Zeki bir müslüman çocuk bunun farkına varmış ve yahudiye itiraz etmiş, yahudi öfkelenerek çocuğa acı bir çimdik atmış, çevreden yardımına gelecek olanları yanlış yönlendirmek üzere de çocuğun ağıdını bastıracak bir şiddette ağlayıp bağırmaya başlamış. Gelenler durumu sorunca "bu edepsiz çocuk beni çimdikledi ve ısırdı" demiş. Zavallı yavrucuk -günümüzün müslümanları gibi- bir de gelenlerden azar ve şamar yemiş.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Bu Kitapta:
Önceki Makale
Sonraki Makale
İçindekiler
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Bu Kitapta: Önceki Makale Sonraki Makale İçindekiler