HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


Halkın Sorumluluğu
İslâmda kamu görevi onu isteyene değil, layık olana, layık olduğu için istenene (talib olana değil, matlûb olana) verilir. Uzun zamandan beri bu kaideye riayet edilmemiş, insanlar belli görevlerin ve makamların peşine düşmüş, buralara gelebilmek için her çareye başvurmuş, sonunda emellerine nail olmuşlardır. Bir makamı ısrarla isteyenler -çoğu kez- bunu kendi menfaatleri için isterler, menfaatleri devam ettiği müddetçe de burada kalmayı arzu ederler ve bunun için ne yapmak, nasıl davranmak gerekirse öyle yapar, öyle davranırlar. Kamu görevi aslında kamunun menfaati için öngörülmüştür, ancak kamu menfaati ile özel menfaatler sık sık çatışır, görevli kamunun tarafını tutarsa makamını kaybeder; çünkü kamu (halk) bizimki ve benzeri ülkelerde uykudadır, menfaatine ve bunu koruyana sahip çıkmaz. Özel menfaat sahibi ise çıkarının peşindedir, bunun için meşrûiyyet şartını da aramayabilir.
Kamu görevlerinin başında iktidar vardır. İktidarı temsil eden makamlara (bakanlıklar, milletvekilleri, üst düzey bürokrasi) layık olanlar aranıp bulunacak yerde buralara gelmek için çırpınanlar getirilirse balık baştan kokmaya başlar. İşte bu kokuşmayı önlemek için işin en önemlisi, halka (yönetilenlere) düşmektedir. Halk önce işe ve iktidara, bunu ısrarla isteyeni, bunun için her düzenbazlığı yapanları değil, layık olanları bulup getirmelidir. Bunlar genellikle müstağni oldukları, bu makamların sorumluluğundan çekindikleri için kabul etmek istemezler. Halk bilhassa böylelerinin peşine düşmeli, rica ve minnet ile onları işbaşına getirmelidirler. Sistem böyle kurulduğunda eğer yanlışlıkla bir makama layık olmayan biri gelmiş ise yine halkın, denetimiyle bunu tesbit etmek ve gerekli tepkiyi göstererek onu o makamdan uzaklaştırmak sorumluluğu vardır.
Batı'da vatandaşlar, kamu görevlilerine -siyasîler, siyasî makamları işgal edenler de buna dahildir- efendi diye değil, kamu görevlisi, hizmetlisi gözüyle bakarlar, devamlı denetleme mekanizmaları kurmuşlardır; denetlerler, aksaklık gördüklerinde derhal tepki gösterirler, "sen benim verdiğim vergi ile geçiniyorsun, benim (kamunun) menfaatini korumak, ona hizmet etmekle yükümlüsün" derler, görevli aksaklığı devam ettirirse mekanizmayı işletir ve onu alaşağı ederler. İktidarı temsil edenler için de durum aynıdır. Muhalif, muvafık bütün vatandaşlar iktidardan hesap sorar, bir dahaki seçimde hizmete ve halkın menfaatine göre oy verirler.
Türkiye'de demokrasi uygulanıyor ama saltanat geleneği de tamamen silinmiş olmadığından seçimle ve tayinle işbaşına gelenlere "velinimet, efendi, bey, paşa" gözüyle bakılıyor, hizmetleri bir lütuf gibi kabul ediliyor, verdikleri şükranla alınıyor, vermedikleri karşısında boyun bükülüyor. Siyaset partilerle yapılıyor, parti menfaati kamu menfaatinin önünde tutuluyor, bunu istismar eden siyasîler "parti için" diyerek kendi çıkarlarını koruyor ve kolluyorlar, partili vatandaşlar da "partizanlık psikozu içinde" aka kara, karaya ak diyor, kendi menfaatleri için sorumluluklarını yerine getirmiyor, ilgilileri denetlemiyor ve hesap soramıyorlar.
Bu düzen değişmedikçe halkın imkanları ve hazinesi özel menfaat ve ilişki sahiplerine peşkeş çekilecek, kamu görevi makamları padişahlık tahtı gibi kullanılacak (bakan, genel müdür, müsteşar, memur... padişah, halk ise teb'ası gibi olacak) makamlar özel ilişki ve menfaatlere göre alınıp satılacak, görevliler buna göre değiştirilecek... sonunda ezilen ve kaybeden halk olacaktır. Bu durum karşısında içimden hem acıyor, hem de "oh olsun!" diyesim geliyor. Niçin mi? Akıl, irade ve sorumluluk sahibi olarak yaratılmış olan insanların bu imkanlarını kullanmak yerine koyun olmayı, güdülmeyi, itilip kakılmayı ve bundan bir nevi zevk almayı tercih ettikleri için...
Ey halkım! Silkin ve kendine gel, sana imdat ancak senden gelir. Allah muhtaç olduğun kudreti sana vermiştir, onu kullan, maddi ve manevi menfaatine sahip çık, aldanma, suret-i haktan görünenlere kanma. Kişinin aynası işidir; ahlaka, işe ve esere bak, buna göre değerlendir, değerliyi tut, değersizi at; at ki kurtulasın, kocakarılar gibi ağlamak fayda vermez, silkin ve kendine gel!


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Bu Kitapta:
Önceki Makale
Sonraki Makale
İçindekiler
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Bu Kitapta: Önceki Makale Sonraki Makale İçindekiler