İslam ve Kadın Akademik titri de olan bir köşe yazarı, kadın hakkındaki şeriat hükümleri ve bunların günümüzde uygulanabilirliği konusunda şöyle diyor: 'Diyanet İşleri Başkanlığı, aile içi sorunları çözmek için danışmanlık hizmetleri veren bürolar kurunca aklıma şu soru takılmıştı: Bir erkek birden fazla eşle evlenmek isterse, kadına erkeğin yarısı kadar miras bırakmak isterse, serkeşlik eden karısına dayak atarsa, karısını tek başına evden dışarı bırakmazsa.. bu danışma merkezinde görev yapanlar ne diyecekti? Bunlar, şer'an erkeğin hakkı olan şeyler değil midir? Ama günümüz toplumunda uygulanması pek de mümkün olmayan kurallar.' 'Bunlar şer'an erkeğin hakkı değil midir?' cümlesini, (Kesin olarak böyledir manasında) tekitli hüküm/haber cümlesi olarak değil de soru cümlesi olarak almak ve bir cevap denemesinde bulunmak istiyorum. Sayın yazar özellikle birkaç hükmü seçmiş, bunlar günümüz insanlarının bir kısmına ters geleceği için uygulanamaz olduğunu ileri sürmüş ve buradan da hareketle günümüzde kadınların problemleri ile ilgili olarak dinden makul, adil, uygulanabilir bir çözüm beklenemeyeceğini ima etmiş. Birinci olarak söyleyeceğim şey, İslam'da kadınla ilgili hüküm, değerlendirme ve talimatın bu dört konudan ibaret olmadığıdır ve çağdaş hukuk sistemlerinin bile henüz ulaşamadığı veya oldukça yeni zamanlarda ulaşabildiği birçok hükmün İslam'da baştan beri bulunduğudur. İslam kadının dinî, ferdî, sosyal, siyasi... haklarını asırlarca önce tanımış, bahşetmiş ve Müslümanlar da farklı eski kültürlerin verdiği imkan nispetinde bunları hayata geçirmişlerdir. Şimdi yazarın özellikle seçtiği dört konuya gelip 'danışma merkezlerinin ne diyebileceği' sorusuna cevap arayalım. 'Bir erkek birden fazla eşle evlenmek isterse' Danışma merkezindeki uzman, dine aykırı düşmeden şunları söyleyebilir: Birden fazla evlenme izni (emir değil, izindir) şartlara bağlıdır. Bugün tek kadınla evlilik genel olarak uygulandığı için (uygulanan ülkelerde) birden fazla kadınla evlenmenin ilk kadına ve yakın çevresine getirdiği manevi yük (eziyet, stres, üzüntü, ruh çöküntüsü...) dayanılamaz boyuttadır ve İslam'a göre bir müminin, bir başkasına, sırf zevkini tatmin için bunları yapma hakkı yoktur. Sen buna karşı direnebilirsin, bu günah değildir, nitekim Hz. Peygamber de kızı Fatıma'nın üzerine evlenmek isteyen Ali'ye itiraz etmiş, kızının buna tahammül edemeyeceğini, bu yüzden günaha girebileceğini söyleyerek evliliğe karşı çıkmıştır. 'Kadına erkeğin yarısı kadar miras bırakmak isterse'. Kur'an-ı Kerim bütün kadınlara her durumda, erkeğinkinin yarısı kadar miras hissesi vermiyor. Mesela bir kimse ölüp de mirası paylaşılırken anne ve babası hayatta ise ikisine de eşit olarak altıda birer hisse verilir. Miras paylaşımında ölenin kızları ile oğulları bulunursa bu durumda kızlara, oğul hisselerinin yarısı kadar pay verilir. Ama buna karşı kızların mali yükümlülükleri azaltılmış, buna karşı erkeklere 'askerlik, mehir, yalnızca karı ve çocuklarına değil, yakından uzağa akrabasına nafaka yükümlülüğü, akrabanın ödeyeceği bazı kaza tazminatlarına katılma' gibi malî (mal ve para harcama ile yapılan) yükümlülükler getirmiştir. Sonuçta kızlar, erkek kardeşlerinden daha avantajlı duruma gelmektedirler. Bugün erkekler kız kardeşlerine ve diğer akrabaya karşı bu yükümlülükleri yerine getirmiyorlarsa mirastan daha fazla pay alarak bunu (başkalarının haklarını) yemeleri meşru olmaz. Dayak ve izin meseleleri için de bir yazı daha yazalım.
3 Eylül 2006 Pazar
Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.
|