HayrettinKaraman.net Site Ana Sayfasına Geçiş Facebook Sayfasına Geçiş Twitter Sayfasına Geçiş instagram Sayfasına Geçiş YouTube Sayfasına Geçiş
Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
 


İslâm otopsi meselesi

İslâm dini insanı yüceltmiş, saygıya lâyık görmüş, onu birçok hak ve sorumluluk ile donatmıştır. Buna göre insanların gerek hayatta ve gerekse vefatlarından sonra dokunulmazlıkları vardır. Bu dokunulmazlık, kişinin maddî ve manevî bütün varlığını içine almakta, bu meyanda beden ve cesed de dokunulmazlık hakkına sahip bulunmaktadır. İslâm inancına göre insanların ruh ve bedenleri kendilerine ait olmayıp birer ilâhi emanettir. Bu sebeple kişi kendi ruh ve bedeni üzerinde istediği gibi tasarruf yetkisine sahip değildir, onları emanet eden Tanrı'nın dilediği gibi tasarruf etmek ve kullanmakla yükümlüdür, yine aynı sebeple intihar ve her türlü işkence yasaklanmış, haram kılınmıştır.
İslâm'a göre insan, eceli gelip ölünce usulüne göre yıkanır, kefenlenir, namazı kılınır ve defnedilir. Bütün bu vazifeleri yerine getirmek müslümanların dini görevleri arasındadır. Ölü defnedikten sonra da kabri çiğnenmez, bir zaruret bulunmadıkça açılıp cesedi çıkarılmaz. Ancak ölünün yıkanmadan gömülmüş olması, yahut defin esnasında kabirde maddî kıymeti bulunan bir şeyin unutulmuş bulunması gibi durumlarda kabrin açılması İslâm âlimlerince caiz görülmüştür. Keza belli bir müddet geçip cesedin çürüdüğüne kanaat getirilince kabrin açılması ve buraya başka ölülerin gömülmesi, gerektiğinde kabristanın taşınması caiz olan davranışlar arasındadır.
Bu hükmünlerin ışığında otopsi meselesine eğildiğimiz zaman şu neticeleri elde etmek mümkündür.
Bilindiği üzere otopsi, ya ölü, ya yakınları, yahut da insanlık için faydalı bazı bilgiler elde etmek için ceset üzerinde yapılan bir ameliyedir. Otopsi sayesinde ölüm sebebi anlaşılmakta, cinayetler aydınlanmakta, bulaşıcı hastalıklarla mücadele edilebilmekte ve daha birçok faydalı bilgiler elde edilmektedir. Gerek otopsi yapanların ve gerekse buna izin verenlerin ölüye hakaret etmek, onu küçük ve önemsiz görmek, dokunulmazlıklarını çiğnemek gibi bir duygu, düşünce ve maksatları yoktur. Şu halde otopsi bir yandan faydalar sağlamakta, diğer yandan İslâmın, insanın ruh ve bedeni ile ilgili talimatı ile çatışmamakta, bunlara aykırı düşmemektedir. İslâma göre vücut üzerinde yapılacak bir ameliye fayda yerine zarar getirecekse, bu biliniyorsa hiçbir kimsenin bunu yapmaya hakkı yoktur; kişinin böyle bir operasyona izin vermiş ve razı olmuş bulunması sonucu etkilemez. Yapılacak ameliye faydalı sonuçlar doğuruyor ve hiçbir zarara da sebebiyet vermiyorsa ya kişinin veya yakınlarının rızası, yahut da-kamuyu ilgilendiren konularda- selâhiyetli makamın izni ile gereken yapılır. Konumuz olan otopsi de bu ikinci şık içinde yer almaktadır; ölüye bir zararı dokunmamakta, faydalar hasıl etmekte ve ilgili mezvûata göre icra edilmektedir.
Bütün sistemlerde olduğu gibi İslâm dininde de kişinin dokunulmazlığı mutlak ve sınırsız değildir; gerek hayat hakkını ve gerekse diğer dokunulmazlıkları sınırlayan, hatta ortadan kaldıran durumlar vardır. İnsanın kendisini faydasız yere tehlikeye atması caiz değildir; ancak gerektiğinde canı pahasına düşmanla savaşmak yalnızca caiz değil, farzdır ve en faziletli davranışlar arasındadır. Amme menfaati ve düzeni gerekli kıldığı için bazı suçlar insanın bedeni cezalar görmesini, hatta hayatını kaybetmesini gerekli hale getirmektedir. İşte bunlar gibi cesedin dokunulmazlığı da mutlak değildir; faydasız ve gereksiz olma durumuna bağlıdır. Faydalı, gerekli ve zaruri olduğunda cesede dokunmak, otopsi yapmak, bazı organ ve dokuları alarak yaşayan insanların acılarını dindirmek, sağlığa kavuşmalarını sağlamak caizdir; bunları haram kılan bir âyet veya hadîs mevcut değildir. Tam aksine insanları ilme ve araştırmaya, iyiliğe ve yardımlaşmaya teşvik eden yüzlerce âyet ve hadis otopsiyi de, organ naklini de iyi davranışlar arasına sokmuş bulunmaktadır. Zaruretlerin yasakları kaldırması prensibi âyete dayanmaktadır.
Bütün bu söylediklerimizi İslâm hukuk metodolojisi açısından şöylece değerlendirebiliriz:
İslâmda birşey veya davranışın caiz, iyi ve hayırlı olup olmadığı iki ana kaynaktan öğrenilir: Kur'ân-ı Kerîm ve Resûlullah'ın Sünnet'i. Bu iki kaynakta konu ile ilgili özel bilgi yoksa ictihada başvurulur; kıyas, benzetme, zaruret veya genel çerçeveli hükümler içine sokma vb. hüküm çıkarma yolları ictihada dahil bulunmaktadır. Otopsi hakkında iki ana kaynakta özel hüküm yoktur. Yasaklanan husus, ölünün cesedine ve kabrine hakaret etmek, saygısızca davranmaktır. Otopsinin bu davranışlarla bir alâkası yoktur. Hususi zarar karşısında genel menfaatin tercih edilmesi büyük zarardan kurtulmak için küçük zarara katlanılması hususlarını ifade eden genel prensipler otopsiyi de caiz davranışlar içine sokmaktadır. Hatta burada hiçbir zarar sözkonusu olmaksızın hususi ve umumi fayda, bazı durumlarda ise zaruret (zorunluluk) sözkonusudur. Aynı gerekçelerle, 1907 yılında Mısır'da, meşhur âlim Reşit Rıza, bir soru üzerine otopsinin caiz olduğunu ifade etmiştir. (Fetâvâ, R. Rıza, Beyrut, 1970, c. II, s. 592.)
Başta zikredildiği üzere İslâm, ölünün yıkanmasını, kefenlenip defnedilmesini istemektedir. Bu sebeple -durum ve zarurete göre- otopsi öncesi veya sonrasında ve tercihen otopsiden sonra ölü yıkanmalı ve gerekli dini görevler yerine getirilmelidir.
Otopsi konusunda bir fetvâ:
Yukarıda metnini okuduğunuz konuşmayı yaptıktan altı ay kadar sonra Suûdî Arabîstan'daki ilgili kuruluştan çıkmış bir fetvâ metni elimize geçti. Bu fetvâ, Malezya'nın Cidde sefiri tarafından S. Arabistan Adâlet Bakanlığına yöneltilmiş, konumuzla ilgili bir soruya cevap veriyordu. Faydalı olacağını düşünerek fetvâyı tercüme edip yazıya ekliyoruz.

Soru:
Tıbbî hizmetlerde faydalanmak üzere müslüman bir ölü üzerinde cerrâhi operasyon yapmak caiz midir?
Cevap:
Bu operasyonu, din hükmü bakımından üç guruba ayırmak gerekir:
1. Cinayet dâvalarında gerçeği öğrenmek üzere yapılan (otopsi).
2. Sonucuna göre gerekli koruyucu tedbirleri almak üzere bulaşıcı bir hastalığın bulunup bulunmadağını anlamak üzere yapılan.
3. Öğrenmek ve öğretmek için "bilgilenmek maksadıyla" yapılan.
Konu "büyük âlimler" komisyonunda enine boyuna görülüşüp tartışılmış ve şu sonuca varılmıştır:
Meclisin görüşüne göre birinci ve ikinci nevi operasyonların caiz görülmesi güvenlik, adâlet ve topumun bulaşıcı hastalıklardan korunması sahalarında önemli faydalar getirmektedir. Otopsi yapılarak elde edilen bu büyük faydalar (mesâlih) karşısında "cesedin doknulmazlığını kaldırma" mahzuru küçük kalmaktadır. Bu sebeple ulemâ meclisi, mezkûr iki maksatla yapılan operasyonun caiz olduğunu ittifakla kabul etmiş ve bu hükümde cesetten cesede bir fark görmemişlerdir (Cesedin, hukuken ölüme mahkûm edilmiş bir kimseye ait olup olmamasını farklı görmemişlerdir).
Üçüncü maksatla (ilmî maksatla) yapılan operasyona gelince meclis, bu konuda bir hükme varmadan önce şu esasları göz önüne almıştır:
a) İslâm dini faydalı şeylerin elde edilmesi ve çoğaltılmasına, zararlı şeylerin ortadan kaldırılması ve azaltılmasına önem vermiştir.
b) İki zarar bir araya gelir, ikisinden birden kurtulmak mümkün olmazsa zararı az olana katlanma ve zararı çok olanı önleme, iki fayda böyle çatışırsa faydası daha çok olanı elde etme prensip ve kaidesini getirmiştir.
c) Hayvanlar üzerinde yapılan teşrih çalışmaları ihtiyacı karşılamamakta, yeterli olmamaktadır. İnsan cesetleri üzerinde bu nevi çalışmalara ihtiyaç vardır.
d) Kadavra üzerinde yapılan çalışmalar, tıbbın çeşitli kollarında kendini gösteren önemli ilmî gelişmeler sağlamış, faydalar hasıl etmiştir.
İşte bu gerçekleri gözönüne alan ulemâ meclisi genel olarak insan cesedi üzerinde ilmî çalışma ve operasyon yapılmasını caiz görmektedir. Ancak:
a) Peygamberimiz (s.a.) "Ölünün kemiğini kırmak, onu diri iken kırmak gibidir." buyurmuştur.
b) Ceset üzerinde operasyon onun saygınlığını ortadan kaldırmaktadır.
c) Ölüme mahkûm edilmiş kişilerin cesetleri üzerinde yapılacak çalışmalar ihtiyacı karşılamak için yeterlidir.
Meclis bu gerçekleri de gözönüne alarak, durum böyle olduğu müddetçe kanı helal olmayan insanların cesetleri üzerinde ilmî maksatla teşrih yapılmasının caiz olmadığı sonucuna varmıştır.


 


Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.

  Şu anda sayfası gösterilen kitap.
Bu Kitapta:
Önceki Başlık
Sonraki Başlık
İçindekiler
Site Sayfaları
Ana Sayfa
Hakkında
Makaleleri
Kitapları
Soru Konuları
Soru Listesi
Hayrettin Karaman`ın Sohbetleri
Şiirleri
Bestelenmiş ve Seslendirilmiş Şiirleri
Bütün site içeriğinin genel kelime indeksi.
Sitede Arama
Hayrettin Karaman'ın Siteye Son Eklenen Yazıları
E-posta
Siteyi Link ve Kaynak Gösterimi
m.HayrettinKaraman.net Mobil-Metin Versiyonu Hakkında

Facebook Sayfası:

Bulunduğunuz Sayfayı:



Sayfa başına gider Siteden rastgele bir sayfa seçer. Hafızadaki önceki sayfaya döner Hafızadaki sonraki sayfaya döner
   
Bu Kitapta: Önceki Başlık Sonraki Başlık İçindekiler