Helâl lokma üzerine 1. İslâm'ın temel hüküm kaynakları (Kitâb ve sünnet) haram olan davranış, mal, menfaat ve hizmetleri açıklamış, makul hikmet ve sebeplerle açıklanmamış olanları da müctehidler, yani âlimler açıklığa kavuşturmuşlardır. Âlimlerin haram olduğunda ittifak ettikleri kesin olarak haramdır, bunları yemek, kullanmak, bunlardan faydalanmak... caiz değildir. Kitâb ve Sünneti yorumlayan âlimlerin ihtilaf ettikleri, kiminin helal, kiminin haram dediği kısma gelince burada müctehidler serbest değildir, herbirinin ictihadı ne ise onunla amel eder. Meselâ balık dışındaki deniz ürünleri helal değildir diyen müctehid karides yiyemez, helaldir diyen müctehid ise karidesi yer. Müctehid olmayan müslümanlar ise bir müctehidi taklit ve onun fetvâsına göre amel ederler. Allah Teâlâ'nın haram kıldığı nesnelerden istifade etmenin maddî ve manevî zararları vardır; o nesneler, insanları bu zararlardan korumak, imtihanı kazanarak ebedî saâdeti elde etmelerini sağlamak için haram kılınmıştır. Haram lokma ve kazanç ile elde edilen imkânlarla yapılan ibâdetlerin de kişiye faydası yoktur, bu ibâdetler kişiyi amacına ulaştırmaktan uzaktırlar. 2. Gönüllü kültürel ve sosyal teşekküller konumuzla ilgili iki önemli hizmet îfa edebilirler: a) Bütün iletişim ve telkin araçlarından faydalanarak insanlara helal ve haram bilgisi verir, halkın bu konuda şuurlanmasını temin ederler. b) İnsanların ihtiyaç ve mecburiyet sebebiyle harama sapmalarını önlemek maksadıyla helal yoldan fert, aile ve toplumun ihtiyaçlarına cevap veren kurum ve kuruluşlar oluştururlar, bunlar vasıtasıyla helal lokma peşinde olanlara hizmet sunarlar. 3. Rüşvetin insanlık kadar eski bir günah olduğu anlaşılmaktadır. Alınacak tedbirler sonucunda bu rezalet tamamen ortadan kalkmasa bile nisbeten azalması ve halkın bu yüzden daha az mutazarrır olması sağlanabilir. Bu tedbirleri şöylece sıralamak mümkündür. a) Eğitimin bütün kademelerinde ciddi, etkili ve sürekli din ve ahlâk eğitimine yer vermek. b) Rüşvet alan ve başka çaresi olduğu halde rüşvet veren kimselere etkili cezalar vermek. c) Çalışanların insanca ve normal seviyede bir hayat sürmelerini sağlayacak maaş ve ücret almalarını sağlamak. 4. Cemiyetimize olumlu bir istikamet ancak İslâm ahlâkına dönmekle, insanımızın iyi birer müslüman olarak yetişmeleri için gerekli bütün eğitim tedbirlerini almakla, İslâmdan korkmak yerine onu ilahi bir irşad, rehber, kurtuluş reçetesi telakki etmekle, cemiyet içinde en büyük saygı ve itibarı ahlâkı en iyi olanlara tahsis etmek ve ahlâki kusur içinde olanların rütbe ve mevkileri ne olursa olsun onları itibardan düşürmekle... verilebilir. 5. Bütün meselelerin başı insan meselesidir. İnsan aklının bulduğu en mükemmel sistemleri, kaideleri, projeleri kötü uygulayıcıların (iyi yetişmemiş insanın) eline verdiğiniz zaman zayi edersiniz, bundan hem sistem zarar görür (itibardan düşer), hem de uygulanan insanlar zarar görür. Allah Teâlâ'nın Peygamberleri vasıtasıyla gönderdiği hak dini, imanı zayıf, ahlâksız, amelsiz kişilerin eline bırakır, dinin böylelerine de refah ve mutluluk getirmesini beklerseniz hem amacınıza ulaşamazsınız, hem de dine yazık etmiş, onu insanların gözünden düşürmüş, bir ümit olmaktan çıkarmış olursunuz. Kaideten iyi insan iyi bir toplum içinde yetişir, iyi toplum da böyle insanların duruma hakim oldukları toplumdur. Şu halde iyi insanla (fert ile) iyi toplum arasında bir manada tâvuk ile yumurta arasındaki ilişkiye benzer bir ilişki mevcuttur. İyiyi bilen, iyi olmaya ve iyi kılmaya azmeden insanların işe bir yerden başlamaları gerekir. Yol ve yöntemin genel adı eğitimdir. İyi insanların (dinlerinin irşadı istikametinde yaşayan müslümanların) iyi insan eğitimine (din, ahlâk ve ehliyet eğitimine) her şeyden önce ve fazla önem vermeleri gerekmektedir. Bunun için başta -her kademede- okul olmak üzere bütün vasıta ve imkânlar kullanılmalıdır.
Buradaki iki mavi çizgi arası içerik site editörünce konulmuştur ve rastgele çıkmaktadır. İçeriğini onayladığımız anlamına gelmez, dikkatli davranın.
|